Birçoğumuz toprak ve tarımla ilgili bilgilerimizin aslında ne kadar da yanlış olduğunu yakın zamanda Savory Entitüsü ve bu enstitünün Türkiye gözesi olan Anadolu Meraları’nın kurucusu Durukan Dudu ve Volkan Büyükgüngör sayesinde farkına vardık. Dünyayı onarmak istiyorsak burası bizim için çok önemli bir başlangıç noktası. Bu farkındalık bizi neredeyse tekerleğin buluşu kadar heyecanlandırıyor, onarıcı tarım ve bütüncül yönetiminin bir an önce ülkemizde hızla yayılması en büyük temennimiz.
Savory Enstitüsü özetle diyor ki yaşam ve dünya için son derece önemli olan yeşil alanlar toprağı, suyu ve çok gerekli karbonu koruyorlar ve milyarca canlının yaşaması için gerekliler. Bugün dünyanın 1/3’ü ciddi anlamda çölleşme tehdidi altında. Ve, biz bunu değiştirmemiz için gereken güce sahibiz.
Değişimin dinamikleri neler? Toprak, bitkiler ve hayvanlar yaşam döngüsünü dengeli bir şekilde yaşamak için birlikte yaşamak zorundadır. Büyük sürülerin toprağa bıraktıkları atıklar toprağın gelişmesi ve bitkilerin kök salması için gereklidir.
İnsanlık tarihiyle beraber zamanla bu vahşi sürülerin sayısı gitgide azaldı, neredeyse yok oldular ve yerlerini daha az hareket eden küçük sürülere bıraktılar. Bu yaşam döngüsünü olumsuz etkiledi. Yaşam döngüsü için doğum, gelişim, ölüm ve çürüme gereklidir. Yeşil alanlar gelişmek için bu biyolojik çürümeye ihtiyaç duyarlar ki kuraklaşma olmasın. Uzun yıllardır kuraklaşmanın bir numaralı nedeninin hayvanların yaptığı olumsuz etki olduğu sanılıyordu. Toprağın üstünde bulunan inek, koyun ve keçi sürülerinin. Her ne kadar bilimsel olarak geçerliliği kanıtlanmamış olsa da insanlar kanunlar ve teknolojiler aracılığıyla bu bilgiyi yayarak kuraklığın önüne geçmek için hayvanları alanlardan uzak tutarak ve toprak verimini arttırdığı düşüncesiyle otları yakarak bunun üstesinden gelmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Ama bu tam da yapılmaması gereken şey, problem aslında çözümün ta kendisi.
Yangınlar toprağın üzerindeki ölü tabakayı kısa bir süreliğine yok etse de, toprağın verimini yok ediyor, aynı zamanda havaya çıkan karbonla uzun süreli daha büyük hasara yol açıyor.
Hayvanları topraktan uzaklaştırmak toprağı belli bir süreliğine dinlendirse de yaşam döngüsü için gerekli olan çürümeyi önlüyor ve bu yüzden orman yangınları çıkıyor. Bu yüzden bu proses biyolojik olarak aktif olmak zorunda. Yeşil alanların üzerlerinde hayvanların otlaması gerekiyor ki büyüsün.
Yani ancak doğayı taklit ederek problemi çözmek mümkün.
Sürüler dolusu büyükbaş veya küçükbaş hayvan ile vahşi doğada bir zamanlar kendiliğinden olan bu davranışı taklit edip, yaşam döngüsündeki dengeyi sağlayabiliriz. Bu bütüncül tarımla mümkün. Bu bütüncül yaklaşımla doğal döngü restore edilebilir. Bitkiler, hayvanlar ve toprak birlikte büyümek zorunda. Sürülerle beraber doğayı taklit etmeye başladığımızda, ancak o zaman yeşil alanlarımız gerçek hayatı bulacak. Allan Savory’nin yönetimi altında çalışan Savory Enstitüsü bu metodolojiyi Afrika’nın, Avustralya’nın, Kuzey ve Güney Amerika olmak üzere dünyanın birçok yerinde uyguluyorlar.
Yukarıda bahsettiğimiz Savory Enstitüsü’nün kurucusu olan Allan Savory’nin ve bu enstitünün Türkiye’de başarılı temsilcisi olan Durukan Dudu’nın onarıcı tarımla ilgili TED konuşmasına da buradan ulaşabilirsiniz:
Bu yazı Medium sitesinde yayınlanmıştır
Comments